Fesad

Tabii dengenin, sosyal düzenin ve ahlâkî yapının bozuluşunu ifade eden bir terim.

Fesâd Arapça’da masdar olarak “bozulmak, çürümek; sağduyudan sapmak” vb. anlamlara gelir. İsim olarak da “zulüm; çalkantı, düzensizlik; kuraklık, kıtlık” mânalarında kullanılmıştır. 

Kur’ân-ı Kerîm’de on bir âyette fesad kelimesi, otuz dokuz âyette de bunun türevleri geçmektedir.

Bu âyetlerde düzen, sistemli bir bütün olarak kavranan âlemin ve toplumun, dolayısıyla ferdin var oluşuna temel olan fıtrî ve tabii denge ile aynı çerçevede ele alınmakta, fesad da bu düzen ve dengenin bozulmasını yahut bu dengeden çıkmayı ifade etmektedir. 

Buna göre kozmolojik düzen tevhid ilkesine dayanmaktadır. Nitekim bu husus bir âyette, “Eğer yerde ve gökte Allah’tan başka tanrılar bulunsaydı yer ve gök kesinlikle fesada uğrardı” (el-Enbiyâ 21/22) şeklinde ifade edilmektedir. 

Fesad ve ifsad kavramları içtimaî, siyasî, hukukî ve dolayısıyla dinî düzenle ilgili bir konumda kullanıldığında yine belli bir düzen veya dengenin bozuluşunu ifade eder. 

Kur’an bağlamında “fesad ve ifsad, özellikle Sebe melikesi ve Firavun örneğinde görüldüğü gibi yalnızca ilâhî iradeye uygun olan düzen, denge ve kuralların bozuluşunu değil genel olarak yerleşik düzeni bozucu bir tehdit unsurunu veya teşebbüsü ifade eden bir terimdir”.

 Kur’ân-ı Kerîm, Allah’ın yeryüzünde hâkim kılmak istediği yaşama biçimine karşı çıkan girişimleri bozgunculuk saymakta, düzeltme ve iyileştirmeden (ıslâh) yana olduklarını iddia etmelerine rağmen bu girişim sahiplerini gerçek bozguncular olarak nitelendirmektedir (el-Bakara 2/11). 

Bazı âyetlerde fesad kelimesiyle birlikte onun sebebi yahut sonucu olarak belirli ahlâkî kötülükler de zikredilmekte, dolayısıyla onlar da fesad teriminin kapsamı içinde değerlendirilmektedir. 

  • Tartıyı eksik kullanmak (Hûd 11/85), 
  • Ekini ve nesli helâk etmek (el-Bakara 2/205), 
  •  Akrabalık bağlarını koparmak (Muhammed 47/22) 

Kur’an’da fesadın karşıtı salâh, ifsadın karşıt ıslâh ve müfsidin karşıtı muslihtir (el-Bakara 2/11; el-A‘râf 7/56, 142; en-Neml 27/48-49). 

Fesad fâsıkların ve münafıkların, salâh da müminlerin vasfıdır. 

Müminler bu nitelikleriyle, Allah’ın emir ve yasaklarını gözeterek yeryüzünde kurulması gereken denge ve düzeni sağlayıcı tutum ve davranışlar sergiler, hem dünya hem âhiret mutluluğuna ulaşırlar.

Genellikle müfessirler fesadı sözlük anlamından hareketle “bir şeyin istikametinden saparak yararlı halinden çıkması” şeklinde tanımlarlar (meselâ bk. Zemahşerî, I, 179; Fahreddin er-Râzî, II, 66; Kāsımî, II, 47). İbn Cerîr et-Taberî’nin naklettiği yorumlara göre fesad başta küfür olmak üzere bütün isyan davranışlarından ibarettir. Allah’a isyan eden veya O’na isyanı emreden kimse yeryüzünde bozgunculuk yapmış olur. Halbuki göklerde ve yerde ıslah itaatle gerçekleşmektedir (Câmiʿu’l-beyân, I, 288). 

Çağdaş müfessirlerden Kāsımî’ye göre ise yeryüzünde fesat çıkarmanın anlamı:

  • Savaşı ve fitneleri kışkırtarak kan dökülmesine yol açmak, 
  • Geçim kaynaklarını telef ederek ekonomik buhrana sebep olmak, 
  •  Nesillerin maddî ve mânevî âkıbetlerini mahvetmektir.

Elmalılı Muhammed Hamdi fesadı, “herhangi bir şeyi veya malî değeri faydalanılabilecek halden çıkarmak ve özellikle rabbine isyanla kendi nefsini mahvetmek” şeklinde tanımlamaktadır. 

Yeryüzünde fesat çıkarmaya çalışanlar cana, mala ve ırza saldırarak, yahut tarım ürünlerini ve insan neslini bozmaya teşebbüs ederek ilâhî düzeni ve halkın dirliğini ihlâle kalkışanlar, zulüm, israf ve alçakça tutumları ile güzel ahlâkı bozanlar ve berrak fikirleri bulandıranlardır. 

Birçok hadiste de fesad “bozulma”, ifsad “bozma” anlamında kullanılmakta ve bunlar genellikle ahlâkî bozukluğu ifade etmektedir. 

Meselâ, “Bir koyun sürüsü içine salıverilen iki aç kurdun sürüye vereceği zarar, kişinin mal ve mevki hırsının dinine vereceği zarardan daha şiddetli (efsed) olamaz”. (Dârimî, “Reḳāʾiḳ”, 21; Tirmizî, “Zühd”, 43).

“Ameller kap içindeki sıvılar gibidir, dibi güzelse üstü de güzel olur, dibi bozuksa üstü de bozuk olur” (İbn Mâce, “Zühd”, 20).

“Dikkat edin! Bedende öyle bir et parçası vardır ki o sağlıklı olduğu takdirde bütün beden sağlıklı olur; bozulduğu takdirde bütün beden bozulur; iyi biliniz ki o et parçası kalptir” (Buhârî, “Îmân”, 39).

Böylece fesad kavramı, âlemlerin yegâne rabbinin bedenî, ruhî, ahlâkî, itikadî, içtimaî, hukukî ve nihayet kevnî (kozmolojik) var oluş mertebelerinde belli bir denge ve ölçüye göre yaratıp öylece sürmesini dilediği fıtrî ve evrensel düzenin herhangi bir şekilde bozulmasını, kargaşaya sürüklenmesini ifade etmektedir. 

Kâinattaki düzenin sürmesi ve vakti gelince kozmostan kaosa geçmesi tek yönetici olarak Allah’ın ilmi, kudreti ve iradesine bağlıdır ve bu düzen Allah’ın tek oluşunun apaçık delilidir. 

Göklerde ve yerdeki imkân ve nimetlerin insanın emrine verilmiş olması da insan-tabiat ilişkilerinin belli bir denge ve ölçüye dayandığı gerçeğiyle alâkalıdır. 

Evrendeki dengeyi gözetmeyen, tabiatı tahrip ederek üretme-tüketme yarışına giren günümüz insanının yol açtığı çevre felâketinin de bir tür fesad olduğu düşünülebilir. 

Modern ekoloji teorisyenleri, ölçüsüzlüğün yeryüzünde yol açtığı bu fesadın tahlilini derinleştirmek ve bozulan insan-tabiat dengesini yeniden sağlayıcı çözümleri aramakla meşguldür. 

Bunun yanı sıra ilâhî ölçüleri ve buyrukları doğrudan veya kapalı bir şekilde inkâr eden dünya görüşleri yüzünden fıtrî dengeleri alt üst olmuş ve buhrana sürüklenmiş insanlığa yine inkârcı ve bozguncu başka görüşlerin, “Biz ıslah edicileriz” iddiasında bulunanlarca (bk. el-Bakara 2/11) kurtuluş reçetesi olarak sunulması, yeryüzündeki buhran ve fesadı derinleştirmekten başka bir sonuç doğurmamaktadır. 

Allah’ın dinine düşman olan, çeşitli bölgelerde haksız savaşlara, zalimce katliamlara ve barbarca tahribata yol açarak nesilleri ve asırların birikimlerini yok eden, ekonomik hayatı felce uğratan, bozguncu fikir ve duygularla kitlelerin mânevî dünyalarını, genel ahlâk ve hukuk ölçülerini tahrip eden ideolojilerin müfsid karakteri, Kur’an’ın fesad ve ifsada dair canlı tasvirleriyle belirgin şekilde vurgulanmaktadır. 

Buna karşılık Kur’an, ölçülerini kendisinin koyduğu sâlih amellerle yeryüzünü fert, aile ve toplum planında ıslaha çabalayan sâlih kulların sulh ve salâh istikametindeki misyonunu belirtirken fesad-salâh zıtlığını da açıkça ortaya koymaktadır. 

Kaynak: KUTLUER, İ (1995).  TDV İslâm Ansiklopedisi, c. 15. 421-422.
Link:  https://islamansiklopedisi.org.tr/fesad