Hadis-i Şeriflerde Hayvanlar

Kur’an’ın konuya verdiği öneme paralel olarak, Hz. Peygamber’in de hayvanların korunması, onlara merhamet ve şefkat gösterilmesi konusuna çok önem verdiği görülmektedir. Onun hayvanlara şefkat gösterilmesi, korunması, eziyet edilmemesi, aşağılanmaması konularında gösterdiği titizlik gerçekten de dikkat çekicidir. Günümüzde, Allah’ın en mükerrem yaratığı insana her türlü işkence ve zulümler hâlâ uygulanırken, Hz. Peygamber’in (SAV) hayvanlara bile işkence ve zulüm yapılmasını yasakladığı görülmektedir.

 Bu çerçevede, Hz. Peygamber (SAV) Müslümanlara sadece insanlara değil, bütün canlılara karşı merhametli olmalarını öğretmiştir: 

  • Merhametli olanlara Rahman (yani merhamet sahihi olan Allah) merhamet eder. Yerde olanlara merhametli olun ki, gökte olanlar da (melekler) size rahmet etsi (Tirmizi, Birr 16).

Yine yukarıda ifade edildiği gibi, “Haksız olarak bir serçeyi öldürenden, Cenab-ı Hakk kıyamet gününde hesap soracaktır (Ebu Dâvud, 2/11).  Ayrıca Hz. Peygamber (SAV)in, kuşların yuvalarının bozulmamasını, yumurta ve yavrularının alınmamasını da emretmiştir (Buhâri: El-Edebü’l-Müfred, 139) .

Bir yuvadan aldığı yavruları torbasına doldurup şehre getiren birine Peygamber Efendimiz onları derhal analarının yanına, aldığı yuvaya iade etmesi uyarısında bulunmuştur. Böylece bu sevimli yavrularının anne yuvalarında ve tabii ortamda özgürce büyümeleri temin edilmiştir.

 İslâm medeniyetinin özünü ve hayvanlara bakış açısını çok iyi yansıtan bir diğer örneği ise Peygamber Efendimizin yakın arkadaşlarından Abdullah b. Mes’ud’dan öğreniyoruz

  • Allah’ın Resulüyle bir seferde idik. Yanında iki yavrusu bulunan serçe biçiminde bir kuşa rastladık. Yavruları yakalayıverdik. Bunun üzerine anneleri, feryat ederek kanatlarını çırpmaya başladı. Resulullah dönüp de yaptığımızı görünce: ‘Bunu yavrusundan kim ayırdı? Yavrularını ona iade edin’ dedi. Biz de onları serbest bıraktık (Ebu Davud, III., 125-6).

Görüldüğü gibi, Hz. Peygamber, hayvanların ve kuşların korunmasını, onlara eziyet edilmemesini, temizlik ve bakımlarının yapılmasını, yaratılışlarına uygun işlerde kullanılmasını, fazla yük yüklenmemesini, av yasağı koyarak rast gele eğlence için avlanılmamalarını emretmiştir. Bir gün etrafında oturanlar şu hikâyeyi anlatmıştı: 

Yolda gitmekte olan birinin susuzluğu arttı. Hemen bir kuyuya inip suyundan içti. Çıkınca, susuzluktan dilini çıkarıp soluyan ve rutubetli toprak yalayan bir köpekle karşılaştı. Adam kendi kendine, 'bu hayvan da benim gibi susamış' deyip kuyuya indi. Mestine su doldurdu. Mestini ağzıyla tutup çıktı, köpeği suladı. Bundan dolayı Allah bu kulunu övdü ve günahlarını bağışladı."

 Bunun üzerine arkadaşları:

  • Hayvanları sulamakta bize de sevap var mıdır?' diye sorduklarında Rasulullah şöyle cevap verdi: “Yaşamakta olan her canlıyı sulamakta sevap vardır.” (age, c.VII, 223).

Hayvanlara kötü davranmayı yasaklayan Peygamber Efendimiz, “Bir kadın, bağlayıp yemek vermediği ve yer haşerelerinden yemesi için serbest bırakmadığı kedi yüzünden cehenneme girdi” diyerek bu konuda bizleri uyarmıştır (Buhari, Tecrid, VII, 223). Peygamber Efendimiz, çalıştırılan hayvanlara, insanlar gibi dinlenme hakkı vermiş ve yolculuk sırasında yapılan dinlenmelerde öncelikle hayvanların ihtiyaç ve istirahatlerinin sağlanması vurgulanmıştır. Sahabeden Enes b. Malik bize şu hikâyeyi anlatmaktadır: 

  • “Biz bir konaklama yerine geldiğimizde hayvanların yüklerini çözüp(onları istirahate terk etmeden) namaza başlamazdık” (Ebu Davud, Cihad, 48).

Konumuzla ilgili ilginç bir örneği meşhur müsteşrik Reynold A. Nicholson'ın İslâm Sufileri kitabında buluyoruz. Müslüman evliya menkıbelerinin hayvanlara, kuşlara, hatta böceklere karşı gösterilen merhamet hikâyeleriyle dolu olduğunu belirten yazar bir tanesini şöyle anlatmaktadır:

  • Bayazid-i Bistami [dokuzuncu yüzyıl Mutasavvıfı] Hemedan'dan bir miktar safran tohumu satın almış, arta kalan birazını abasının cebine koymuş. Bistam'a varıp cebindeki safran tohumlarını hatırlayınca, onları çıkarmış ve arasında karıncalar görmüş. "Bu zavallı yaratıkları yuvalarından etmişim" diye, yeniden yola koyulup, birkaç yüz mil uzaklıktaki Hemedan'a dönmüş (Nicholson, 1978, 93)

Görüldüğü gibi, İslâm dini hiçbir canlıya eziyet ve işkence edilmesine izin vermez. İnsan olsun, hayvan olsun her canlının kendine göre hakları vardır. Bu haklara saldıranlar ve uymayanlar devlet tarafından, bu mümkün olmasa ahirette Allah tarafından cezalandırılırlar. Bu gerçeği şu sözleriyle ifade etmiştir: “ Şu bir gerçektir ki, öteki hayatta hak sahiplerine bütün haklarını ödeyeceksiniz. Hatta boynuzsuz koyun kendisine vuran boynuzlu koyundan kısas yoluyla hakkını alacaktır” (Muslim: Birr, 60).

Hz. Peygamber’in bu tavır ve tavsiyelerinin tarih boyunca Müslümanlar üzerinde çok etkili olduğu görülmektedir.  Hz. Peygamber’den aldıkları bu bakış açısıyla hareket eden Müslümanlar herkese karşı merhamet ve hoşgörüyle bakmışlardır. Düşmanlarına bile işkence etmemişlerdir. Başka din ve inanç sahipleri Müslümanlar arasında huzur içinde yaşamışlardır. Bu merhamet, sevgi ve hoşgörü medeniyetinden hayvanlar da nasibini almıştır. Ayrıca hayvanlara iyi davranmanın insanı cennete, kötü davranmanın ise, cehenneme girmesine sebep olabileceğini de yine bizzat Hz. Peygamber (SAV)’in hadislerinden anlıyoruz.